4 Haz 2009
YUNUS EMRE
Sevgili Dostlar
Yunus emre Şiirlerini zevkle okuyacağınızdan eminim ,YUNUS EMRE ŞİİRLERİ'ndeki kargaşayı önlemek için her şiirin birinci mısrası şiir başlığı olarak düzenlenmiştir. Şiirler başlıklarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Okumak istediğiniz şiiri;
şiir başlıklarına tıklayarak seçebilirsiniz.
Şiir Arşivinden aşağıya inerek ( Mayıs 246 ) nın okunu tıklayarak tüm şiirlerin linglerini uzatmış olursunuz .
Yunus emre 608 şiir oluşturulmuştur güzel bir vakit geçirmek dileği ile ...
Sevgi Ve Muhabbetle Kalın
Orhan Kurtuluş
YUNUS EMRE
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi.
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Yunus Emre (1238 -1320) yılları arasında yaşadığı tahmin edilen ve Anadolu da Türkçe şiirin öncüsü olan bir şair ve mutasavvıftır, yaşamına ilişkin belgeler sınırlıdır. Medrese eğitimi gördüğü, Arapça ve Farsça bildiği, İran ve Yunan mitolojisi ile tasavvuf ve tarihi incelediği sanılıyor. Vahdet-i vücut (varlık birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf yorumunu benimsemiştir.
Gerçeğe, Tanrı'ya, evrensele, her şeyin özüne varmak için ''Şeriat-tarikat-marifet-hakikat'' olmak üzere dört bilgi düzeyi yöntem ayırt eder. Tasavvuf felsefesi ve görüşleri daha çok Bektaşilere yakındır. Şeyhi Taptuk Emre Sinan Ata'nın ardılıdır, Hacı Bektaş Veli'ye bağlıdır. Bir divanı vardır Risaletü'n Nushiye adlı 573 beyitlik şiiri ile şeriat kurallarının üstüne çıkar. Başlangıçtaki düz yazı metinde aklın ve insanın çeşitlerini anlatır. Şiirlerini Oğuz lehçesiyle ve çağının konuşma diliyle yazmıştır. Yaşamı, şiirleri, felsefesi üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yunus Ernre üzerine Fuat Köprülü, Burhan Toprak, Abdülbaki Gölpınarlı, Sabahattin Eyüboğlu, Asım Bezirci, F. Kadri Timurtaş, Ahmet Kabaklı, Müjgan Cumbur, Abdurrahman Güzel, Mehmet Bayraktar ve Nezihe Araz gibi çeşitli araştırmacı yazarlar inceleme yapmışlardır.
Yunus Emre? Nereli? Nerede doğmuş, nerde ölmüş, nasıl yaşamış? Kime bağlı, Ne gören var, ne bilen, Hepsi karanlıkta. Yunus'un deyişiyle görenler, bilenler de, ne söylerler, ne bir haber verirler. Ama onlarca mezarı var, üstlerinde adı var, içlerinde kendi yok; Onlarca kitabı var, içlerinde adı var, kendinin kitabı yok. Ama o halkın, insanların gözdesi, soluğu, sesi, Anadoluyu insanlığı sarmış, kendi köyündeyse izinin tozu bile kalmamış; sözü alınmış, satılmış, divanlara birlikte katılmış; O güzel insan kim bilir hangi gurbet köşesinde dağarcığındaki şiiriyle birlikte ölmüş, toprağa katılmış belki ölümü üç günden sonra bile duyulmamış, ölüsü soğuk suyla yuyulmamıştır. Belki tersi olmuş. Bilen yok. Gören yok. Ama o varacağı yere ulaşmış.
Ama halkımız bu insanları kendi çocukları olarak benimsemiş, kişiliklerini, özünü, sözlerini kendi malı sayıp dilediği gibi evirmiş çevirmiştir. O ve halkın nerede söylediğini bilmek imkansız belki de gereksiz artık. "Anadolu da binlerce ağızdan söylenmiş ve söylenen bir Yunus korosu var'' ''En eski yazmalarda yok diye halkın ezberinde yaşayan, ister istemez yontulan, dil değiştiren şiirleri Yunus'un saymamak hiç de bilimsel bir davranış değildir'' En eski yazmalar Yunus'un ölümünden çok sonra derlenmiş, bu yazmalara Yunus'un diline, tutumuna, düşüncesine düpedüz aykırı şiirler de alınmış. Yeni belgeler arana dursun, biz Yunus'u anarken yazmalar kadar sözlü halk geleneğine de saygılı olmayı daha doğru buluyoruz. (S. Eyüboğlu, Yunus Emre sh: 20)
Söylencelerdeki Yunus Emre
Yunus üstüne bütün bildiklerimiz halkın masallaştırdığı gerçeklere dayanıyor. Ancak masallar gerçeği değiştiriyor da tarih kitapları değiştirmiyor mu? Yeni tarihçiler eski zaman gerçeklerini ararken söylenceleri, mitleri hiç de yabana atmıyor, tersine asıl gerçeğin çok kez onlarda gizli olduğunu ileri sürüyor.
Söylencelere, Hacı Bektaş Veli Velayetnamesine göre Yunus Emre bir orta Anadolu köylüsü, Sakarya kıyılarında, Sivrihisar'ın Sarı köy'ünde oturur. ''Taştan topraktan ekmeğini çıkaran, yağmur yağmayınca aç kalan bir Anadolu köylüsü, bütün devletlerin soymaya alışık olduğu bir Anadolu köylüsü. Yağmur yağmaz, ekin olmaz. Yunus günün birinde tohumsuz kalır. Tohumsuz kalan Yunus Emre eşeğine dağdan alıç, ahlat, meyve yükler, buna karşılık biraz tohumluk buğday aramaya çıkar. Duyduğunun izini sürer işte ilk durduğu yerlerden biri de Hacı Bektaş Tekkesidir. Anadolu'nun gerçek fatihleri Anadolu köylüsünün yanı başında, yakınında oturmayı kabul etmiş olanlardır. Bu söylence bize on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda Bektaşiliğin yaygın olduğunu gösterir. Yunus, tekkeden alıçlarına karşılık buğday ister. Hacı Bektaş Veli kendisine: Buğday yerine nefes versek olmaz mı diye sorar. Yunus illede buğday der. Hacı Bektaş Veli her alıça karşılık bir nefes verelim der. Yunus olmaz der. Her çekirdek başına on nefese kadar çıkar, Hacı Bektaş. Yunus ille buğday diye dayatır. Bunun üzerine Hacı Bektaş fakir Yunus'a götürebileceği kadar buğday verdirir. Sevine sevine yola çıkan Yunus'u yolda bir düşüncedir alır ''Bu insan büyük insan olmasa bana buğday vermezdi. Bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli diye düşünür, çiylik ettiğini anlar döner geriye. Alın buğdayı geri, ben nefes istiyorum der. Ama Hacı Bektaş ona nasibin Taptuk Emrece verileceğini, onun tek kesine gitmesini söyler, ''senin "kilidini ona verdik'' der.
Taptuk Emre mi? Onu da söylencelerde arayalım. Hacı Bektaş'ın Anadoluya gelmesi bir güvercin kılığındadır. Bunu haber alan ve gelmesini istemeyen Abdalan-ı Rum birer kartal olup onun yolunu keserler. Kutsal güvercin Anadolu göklerini kara kartal kanatlarıyla kaplı bulur. "Yarar geçer kanatları ama bir hayli de pençe yer. Kan revan içinde yedi evli bir çepni köyüne, bugünkü Hacı Bektaş İlçesine iner, bir duvarın üstüne konar. Fakir bir köylü kadın görür yaralı güvercini, acır haline, yiyecek içecek kor duvarın üstüne. Bu masal Bektaşiliğin köylerde yayıldığını ve kadınların bu tarikatte rolü ve önemi olduğunu anlatıp ip uçları veriyor. Anadolunun en eski ve en büyük tanrılarının kadın olduğu unutulmamalı.
Hacı Bektaş zamanla bütün Rum erenlerinden saygı ve sevgi görür, ama Emre adında bir ermiş Hacı Bektaş'ın semtine bile uğramaz. Hacı Bektaş ona Saru İsmail'i dervişini yollar, tekkesine gelmesini sağlar. Gelince ona erenler arasına nasıl girdiğini sorar, o da perde arasından bir el uzandı, beni erenler arasına aldı ama ben orada Hacı Bektaş adında birini görmedim. Bunun üzerine Hacı Bektaş perde aralığından sana uzanan eli görsen tanır mısın? Tanırım der Emre: Ayasında bir yeşil ben vardı. O zaman Hacı Bektaş sağ elini açar, uzatır. Avucunun içindeki yeşil beni gören Emre yeşil beni görür görmez: Taptuk! Taptuk! diye bağırır, adı o günden sonra Taptuk, kendiside Hacı Bektaş'ın yandaşı ve sözcülerinden biri olur. Bu söylence bize Yunus'u kendine bağlayan Taptuk Emre'nin HacıBektaş'ın yolundan, çevresinden ayrı, belki de yeni müslüman olmuş biri olduğunu, ona bağlandığını gösterir. Saru Saltuk, Taptuk, Barak Baba... silsilesini izler.
Taptuk Baba Yunus'un şiirlerinde inançla sevilen, yoluna baş konulan bir mürşit olarak karşımıza çıkar:
Taptuğun tapusuna
Kul olduk kapısına
Yunus miskin çiğ idik
Piştik elhamdülillah
...
Vardığımız illere
Şol safa gönüllere
Baba Taptuk manisin
Saçtuk elhamdülillah
...
Yunus bir doğan idi kondu Taptuk koluna
Avın şikira geldi bu yuva kuşu değil.
...
Yine esridi Yunus Taptuk yüzün görende
Baktığım yüzde gördüm Taptuğumun nurunu.
Bize kadir gecesidir bu gice
Ko erte olmasın seher gerekmez
Yunus esrüyüben düştü sokakta
Çağınr Taptuğunu ar gerekmez
Söylencemizde Hacı Bektaş Yunus'u Taptuk'un tekkesine göndermiş. Yunus gidip Taptuk'a baş vurur. İlk Bektaşi tekkeleri bir çeşit uygulamalı okul idi. Her derviş bir iş görür. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışır, kimi duvar örer, kimi aş pişirir: Yunus'a da odun taşıma işi verirler. Kırk yıl sırtında odun taşır, tekkesinin ocağına, özene bezene. Her getirdiği odun dop-doğru dümdüzdür. Soranlara: Tekkeye odunun bile eğrisi giremez der.
Bir başka söylenceye göre Taptuk güzel saz çalarmış ve Yunus ona sazı için bağlanmış. Yunus uzun süre tekkeye hizmet etmiş, sonunda bıkmış ve kaçmış. Yolda erenlerden yedi kişiye rastlamış, yoldaş olmuşlar. Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir ermiş adına Tanrıya dua ediyor hemen bir sofra geliyormuş ortaya. Sıra Yunus'a geldiği akşam o da: Yarabbi, demiş, bunlar hangi kulun adına dua ettilerse ben de onun adına yal varıyorum sana, utandırma beni demiş. O akşam iki sofra birden gelmiş. Erenler şaşırıp kimin adına dua ettiğini sormuşlar. Yunus önce siz söyleyin demiş. Erenlerde Taptuk'un dervişlerinden Yunus diye biri var, onun adına demişler. Yunus bunu duyar duymaz hiç bir şey söylemeden tekkeye geri döner ve anabacıya şeyhin karısına sığınır. Söylence bize burada tekkede kadının rolünü yerini ve önemini anlatır. Anabacı der ki: Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır .Gözleri iyi görmediği için bana: Kim bu eşikte yatan? diye sorar ben de Yunus, derim. Hangi Yunus derse çekil git, başka bir tekke ara kendine, başının çaresine bak. Ama bizim Yunus mu? derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni. O zaman kapan ayaklarına, bağışla suçumu de. Yunus Anabacının dediğini yapar, kapının eşiğine yatar, ertesi sabah olan olur Taptuk: Kim bu adam? diye sorunca Yunus, der anabacı, Taptuk "bizim Yunus mu? diye sorunca Yunus ayağına kapanır sevincinden ağlar.
İki insan arasındaki bağlılığı, ayrılıp kavuşmanın tadını, güveni bu kadar güzel anlatabilen söylence azdır dünyada. İnsanlık bu "bizim" sözünün içindedir. Bir ülkü uğruna canlarını koyanların hepsinin yaşadıkları bir insanlık dramıdır bu. Anlamayan beri gelsün. İşte dup duru bir su gibi Yunus'un sevgisidir bu. ( S. Eyüboğlu ).
Yunus yeniden tekkeye girer. Bir başka söylentiye göre Yunus Taptuk'un kızını sevdiği için döner tekkeye. Taptuk bilir Yunus'un bunun için dönmediğini. Ama dervişlerinin böyle bir dedikoduya kulak vermeleri karşısında ne yapsın? Kızını versin mi, vermesin mi Yunus'a? Taptuk, dervişlerini yalancı çıkarmamak için kızını Yunus'a verir. Ama yine söylenceye göre Yunus ömrünün sonuna dek bu güzel kıza dokunmuyor. Gerçek böyle değil ama halk böyle olmasını istiyor. Halk Yunus'a şehvet duygusunu konduramıyor. Şehvetin onu lekelemesini özüne sindiremiyor.
Yunus'un ozanlığa başlamasının öyküsü de şöyle: Yunus yıllar yılı tekkeye ağızsız dilsiz hizmet eder. Günlerden bir gün Taptuk'un sofrasında bir güzel muhabbet olur. Taptuk sevinçli coşkuludur. O gün Yunus-ı Guyende adında bir ozana: Bize bir şeyler söyle der. O ozanın dili tutulur o gün, hiç bir şey bulup söyleyemez. Bunun üzerine Taptuk oduncu Yunus'a dönüp: Haydi sen söyle der. Ve Yunus birden başlar içinde birikenleri söylemeye, esip savurmaya. İncileri dökmeye başlar.
Burhan Toprak'ın deyimiyle ''Yunus Emre'nin bu altın destanı bize kendisi kadar, Anadolu halkınında yüreğini ve özlemini anlatır. Halk Yunus için Mevlana'ya << Manevi konakların hangisinin önüne vardıysam bir Türkmen kocasının izini buldum, onu geçemedim. >> dedirtmiştir.
Bir buluşmalarında Yunus, Mevlana'ya: Mesnevi'yi çok uzun yazmışsın, ben olsam şu söze sığdırırdım hepsini:
''Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm'' der.
Yunus şiirinde Mevlana'yı sevgi ve saygıyla anar:
Mevlana meclisinde saz ile işaret oldu
ve:
Mevlana Hüdavendigar bize nazar kılalı
Onun görklü nazan gönlümüz aynasıdır.
der. Mevlana şiir ve yapıtlarının hepsini Farsça yazmıştı. yine halktan yana düşünüyor, halka sesleniyordu. Bunu çok iyi bilen oğlu Sultan Veled babasının düşüncelerini Türkçeye aktarır. Hacı Bektaş ocağı ve Yunus, tasavvufu, o çağın en yüksek kültürünü Anadolu halkının Türkçesiyle söylemiştir. Onlar çağdaş dilimizin, kültürümüzün gerçek öncüleridir. Kimliğimizi yaratanlardır. Onlar özümüzü hamurumuzu yoğuranlardır. Bizi biz edenlerdir .
S. Eyüboğlunun deyişiyle ''Ama Yunus'un ve halkın soluğu Kaygusuz'lar, Pir Sultanlar, Karacaoğlan'lar, Aşık Veysel'lerle için için bu güne dek gelmiş ve ancak bu günün halkçı Türk devletinde Anadolu Türkçesini en aydın şairlerimize devretmişlerdir.''
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
yaratılanı hoş gör
Yaradandan ötürü
deyip okulu bırakmış. Halk, halktan uzaklaşan kültüre karşı her zaman direnmiştir. Konumuz Yunus Emre'nin okur yazar olup olmadığı değil ''Bilginlerimiz, başta Gölpınarlı olmak üzere Yunus'un ümmiliği, yani okur yazar olmadığı inancını gülünç buluyorlar. Ancak Yunus'tan kalmış bir tek yazılı söz olmaması bir yana, Anadolu'da sözlü kültür bu gün bile bir Aşık Veysel'i yetiştirecek güçtedir;'' Bektaşi tekkeleri tasavvufun en ince kavramlarını bile sözle geceli gündüzlü aylarca, yüzyıllarca İnsanların beyinlerine, yüreklerine hep aktarmış, ekmiş oya gibi işlemiştir.
Okur yazar olsun olmasm, Yunus Emre halkm sözlü kültürünün adamıdır, kendi çağının en ileri düşünüşünü halkına kendi öz diliyle ulaştırmıştır. Yunus aynca çağm okur yazarlanna, molJalanna karşı savaş açmış gerçek bir kültür taşıyıcısıdır. Şiir ustasıdır, gönül adamıdır, sevgi denizidir.
İşte söylencesi:
Yunus'un yaşadığı yıllarda Molla Kasım diye biri varmış. Bu Molla Kasım'a Yunus'un şiirlerini yazılı olarak getirmişler. Başlamış okumaya. Her okuduğu şiiri dine, şeriata aykırı bularak yakıyormuş. Binlercesini yaktıktan sonra üst tarafını da suya atmaya başlamış. Şiirleri yakmış suya atmış, atmış, atmış derken bir şiirde, Yunus:
Yunus Emre bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
demiş, demiş ya Molla Kasım bunu görür görmez Yunus'a boyun eğmiş ve yakmadığı suya atmadığı şiirleri bir hazine gibi saklamış. Söylenceye göre bunun için şiirlerinden binlercesini göklerde melekler, binlercesini denizlerdeki balıklar, kalan binlercesini de.insanlar söylermiş. Yunus'un hak ve halk şairi olduğunu anlatmak bakımından tarihçilerden daha bilimsel, daha ileri bir düşünüşle yüklüdür bu. Rahmetli Sabahattin Eyüboğlu bu davranışlarla söylencenin: Birisi Yunus Emre'yi halkın Molla Kasım'la karşı karşıya getirdiğini, ikincisi de bu beyite şair adının ancak birinci dizede olması gereği, tabiiliğini vurguladığını belirtmektedir. Aslında bu şiiri Yunus değil, halk söylemiştir. gelin bu şiiri birlikte okuyalım:
Ben dervişim diyene bir ün edesim gelir Seğirdüben sesine vurup yetesim gelir.
...
Sırat kıldan incedir kılıçtan keskincedir
Varup onun üstünde evler kurasım gelir
...
Altında gayya vardır içi nar ile pürdür
Varuban ol gölgede biraz yatasım gelir
Yunus’un Şair Olması
Bir gün Rum erenleri Taptuk’un tekkesinde toplanır, Tap¬tuk cezbeye gelir ve Yunus-ı Guyende isimli bir erene: “Yunus söyle!” der, üç kez tekrar etmesine rağmen ondan ses çık-maz. Bunun üzerene Yunus Emre‘ye dönüp: “Bizim Yunus vakit oldu, o hazinenin kilidini açtık, nasi¬bini alıverdin sen söyle.” der. Bunun üzerine Yunus’un dili çözülür ve şiir söylemeye başlar. Yunus bütün Anadolu’da çok sevildiği ve sahiplenildiği için Sakarya, Kütahya, Bolu, Bursa, Afyonkarahisar, Erzu¬rum, Ünye, Eskişehir, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Keçibor¬lu, Uluborlu, Kula, Karaman şehirlerde de mezarı vardır. O, şiirlerinde mahlas olarak “Yunus Emre”den başka “Yunus, Bî-çâre Yunus, Koca Yunus, Yunus Dedem, Tapduk Yunus, Miskin Yunus, Derviş Yunus” gibi isimleri kullanmak¬tadır.
Yunus; Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Taptuk Emre ve Ah¬med Yesevi den etkilenmiş ve istifade etmiştir.
Yunus Emre, Mevlânâ’ya zihnen bağlıdır ve onun soh¬betlerine katıldığı rivayet edilir. 0, Mevlânâ’dan şöyle söz eder:
Mevlana sohbetinde saz ile işret oldı Arif manaya daldı çün hiledir ferişte
Mevlânâ ise onun hakkında: “İlahî menzillerin hangisine çıktımsa bir Türkmen kocasının izini önümde buldum, onu geçemedim.” der.
Yunus bir gün Mevlânâ’ya “Mesnevi’yi sen mi yazdın?” diye sorar. O da “Evet!” deyince: “Uzun yazmışsın. Ben ol¬sam:
Ete kemiğe burundum Yunus diye göründüm
derdim, biterdi.” demiş.
Yunus Emre’nin çok etkilendiği mutasavvıf ve şairlerden birisi de Ahmed Yesevî’dir. Şiirleri arasında her açıdan ben¬zerlikler göze çarpmaktadır.
Üslubu ve dili çok saf ve sadedir. Tabiri caizse onun kullandığı Türkçe anne sütü kadar saf ve durudur. Türkçenin şi¬ir dili olabileceğini şiirleriyle ispatlamıştır.
==================================================================================
Molla Kasım’ın Hikayesi
Rivayete göre Yunus üç bin şiir söyler, Molla Kasım adın¬da birisi onun şiirlerini ele geçirir. Bu şiirlerden bin tanesini yakar, bin tanesini suya atar, geri kalanları da okurken aşa¬ğıdaki mısraları görür:
Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sığaya çeker
Bir Molla Kasım gelir
Bu mısraları okuyan Molla Kasım yaptıklarından çok piş¬man olur ve tövbe eder. Ancak iş işten geçmiştir. Halk bu hadiseyi şöyle yorumlar: Yakılan şiirleri gökte melekler, suya atı¬lanları deryada balıklar, kalanları da insanlar okumaktadır
Yunus Emre hayatı şiirleri eserleri kişiliği hakkında bilgi » Edebiyat
1
Bildiginiz gibi ciddi kaynaklara gore Osmanli belgelerine , tarihi kayitlara ve Evliya Celebi seyahatnamesine gore Yunus Emre’nin dogdugu yer ve turbesi’nin oldugu yer Karaman’dir.
Yunus 1240 (veya 1241) yılında Karaman doğmuş 1320 (veya 1321) yılında yine Karaman’da vefat etmiştir. Mezarı Yunus Emre (diğer adı Kirişçi Baba) caminin içindedir. Cami Yunus’un ölümünden 29 yıl sonra Kirişçi Baba tarafından yaptırılmıştır. Türbe camiden ayrı iken, sonradan aradaki kısmın üzeri kapatılmış ve türbe, cami ile birleştirilmiştir.
Yunus, yaşadığı tarihten itibaren Anadolu insanının gönlünde taht kurmuş, bir Allah dostudur. insanları sevmiş, hoşgörülü olmayı, kusurları bağışlayıcı olmayı öğütlemiştir. Bu özelikleri nedeniyle Anadolu insanı Yunus Emre’yi sahiplenmiş, O’nun mezarının kendi topraklarında bulunmasını arzulamıştır. Anadolu’nun 15 ayrı yerinde mezarının oluşu ve ilahilerinin dillerden düşmeyişi bu sevginin en açık ifadesidir.
Yunus Emre’nin yaşadığı yer, her zaman tartışma konusu olmuştur ve tartışmalar bugün de devam etmektedir. Yunus’a ait olduğu iddia edilen 15 ayrı mezar; 1- Bursa - Emir Sultan yolu üzerinde, 2- Erzurum-Tuzcu köyünde, 3-Sandıklı-Çayköyde, 4-Afyonkarahisar-Düğerde, 5-Ünye’de, 6-Aksaray’da, 7-Sivasta, 8-Keçiborlu’da, 9-Uluborlu’da, 10-Kırşehir’de, 11-Tire’de, 12-Bolu’da, 13-Kula’da, 14-Eskişehir-Mihalıcçık-Sarıköy’de, 15- Karaman’da bulunmaktadır. Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir’deki türbeler üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer yerlerde bulunan mezarların belgesel hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
Konu irdelendikçe, Yunus’un Karamanlı olduğu ve Karaman’da bulunan türbenin O’na ait olduğu, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Tartışmalar ve dayanak belgeleri çok kapsamlı olduğundan, burada tartışmaların özeti ele alınmıştır.
Yunus’a ilk sahip çıkan il Eskişehir olmuştur. Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de demiryolu kenarında bulunan, son derece fakir, sade bir toprak ve taş yığını olan bir mezarın Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilir. 1946 yılında Yunus Emre’yi Sevenler Demeği’nin girişimiyle mezar açtırılır Mezarda bulunan 15 iskeletin içinden çıkan en koca kafalı iskelet “Bu bir Türkmen kafasıdır” denilerek; Yunus’un iskeleti olduğu iddiasıyla başka yere nakledilir ve bir anıt mezar yaptırılır. Eskişehir’in bir başka dayanağı Bektaşi Velayetnameleridir. Birçoğu mekan ve zaman kaydından uzak, daha çok efsanelere dayalı bu kayıtlar, bugün bilimsel birer belge olarak kabul edilmemektedir Eskişehir’in üçüncü dayanağı. Kanuni Sultan Süleyman devrine ait ve Ankara Kuyudatı Kadime Arşivinde bulunan (No: 580, Sayfa: 191) bir vakıf kaydıdır. Bu belgede “Yunus Emir Bey” adlı bir zatın, Sarıköy’deki çiftliğini, yine o köyde bulunan zaviyeye vakfettiği belirtilmektedir. Yunus Emir Bey denilen kişinin de Yunus Emre olduğu iddia edilmekledir.
Bu üç dayanakta bilimsel ölçülere uymamaktadır.
1- Sarıköy’de sade, üzeri toprakla örtülü bir yer Yunus’un mezarı olamaz, sadece Anadolu insanının değil, bütün insanlığın gönlünde taht kuran bir büyük insanı, bir şeyhi, Anadolu insanı sahipsiz mezarlarda yatırmaz. Anadolu’nun en ücra köselerinde dahi, bilginlere, şeyhlere, halkın sevgilisi olmuş kişilere yaptırılan mezarlar, bu iddianın sayısız kanıtlarıdır.
2- Açılan bir mezarda çok sayıda iskelet çıkıyorsa, bu mezardakiler, ancak toplu olarak öldürülmüş, katledilmiş kimseler olabilirler.
3- Açılan sade bir mezardan çıkan iskeletlere bakıp; en koca kafalısını seçmek, “Bu kafa Türkmen kafasıdır” diyerek, bunun Yunus Emre’ye ait olduğunu iddia etmek, bilimsellikle uzaktan yakından ilgili değildir.
4- Kanuni devrine ait belgelerde yer alan kişi “Yunus Emir Bey” adında biridir. Yunus Emre’yle aynı kişi olduğunu kanıtlayan, en ufak bir dayanak bulunmamaktadır.
5- O dönemde Eskişehir’in bağlı olduğu Ankara Salnamelerinde ne Yunus’a, ne türbesi ve tekkesine ait, en ufak bir kayıt bulunmamaktadır. Oysa, aynı dönemdeki Konya Salnamelerinde, Karaman’lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.
Yunus Emre’yle ilgili bütün kaynak ve belgelerde, atalarının Horasan’dan gelerek Karaman eyaleti topraklarına yerleştiği ve Yunus’un Karaman’da yaşadığı açıkça belirtilmektedir.
Yavuz Sultan Selim döneminin 871 nolu Konya il yazıcı defterindeki belge Başbakanlık Arşivindedir. Bu belgenin 235. sayfasında Yunus’un bağlı bulunduğu aile reisi İsmail Hacı’nın, cemaati ile birlikte Horasan’dan Larende’ye (Karaman) gelerek; burada yerleşip yurt edindiği yazılıdır. Bu belgede adı geçen Hacı İsmail Köyü, Yunus Emrenin dedesi olan Hacı İsmail tarafından kurulmuş; Karaman’a 29 Km. uzaklıktadır. Yine bu belgede Yunus Emre’nin, Karamanoğlu İbrahim Bey’den YERCE adındaki yeri satın aldığı ve ölünce mülkününün çocuklarına miras kaldığı belirtilmektedir.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Karaman’a gelişinden bahisle “Kirişçi Baba Caminde Yunus Emre Hazretleri merkadi (mezarı) bulunmakladır. “Anın Türkice tasavvufane ebyat-ı eş’arı, ilahiyatı meshur-i afak’tır.” diyerek Yunus Emre’nin türbesi, tekkesi ve zaviyesinden bahsetmektedir.
Daha önce açıklandığı şekilde, Yunus’un yaşadığı döneme ait Konya Salnamelerinde, Karaman’lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.
Türbesiyle, tekkesiyle, zaviyesiyle, köyüyle, satın aldığı topraklarıyla, atasıyla kısacası herşeyiyle Yunus Emre Karaman’lıdır ve bu topraklarda yatmaktadır. O’nun çağlara seslenen, ışık tutan sevgi, hoşgörü ve barış dolu mısraları, Karaman Ovasından dalga dalga bütün dünyaya yayılmaktadır.
Kaynaklar :
Osmanli il yazici defterleri
Evliya celebi seyahatnamesi
Cahit Oztelli / Yunus Emre
AB-I HAYATIN ÇEŞMESİ
ACEP BU BENİM CANIM
Acep bu benim canım,
Azad ola mı Ya Rab?
Yoksa yedi Tamu’da,
Yana kala mı Ya Rab?
Acep bu benim halim,
Yer altında ahvalim.
Varıp yatacak yerim,
Akrep dola mı Ya Rab?
Allah olıcak kazı,
Bizden ola mı razı?
Görüp Habibi bizi,
Şefi ola mı Ya Rab?
Can hulkuma geldik de,
Azrail’i gördük de,
Ya canımı aldık da,
Asan ola mı Ya Rab?
Yunus kabre vardık da,
Münkür Nekir geldik de,
Bana sual sordak da,
Dilim döne mi Ya Rab?
Yunus Emre
ACEP BU NE NESNEDİR?
Acep bu ne nesnedir bu dert ile firak bana?
Canımı sarhoş eyledi aşk ağusu tiryak bana.
Kimin direnci var ise derdine derman istesin,
Kesdi benim direncimi derman oldu bu derd bana.
Aşk oduna yan der isen, gönüllere gir der isen,
Kara nurlar aydın ola, ne kandil-ü çerağ bana.
Gökten inen dört kitabı günde bin kez okur isen,
Erenlere münkir isen, didar ırak senden bana.
Miskin Yunus, erenlere tekebbür olma, toprak ol,
Topraktan biter küllisi, gülistanı toprak bana.
Yunus Emre
Acep değil deli olsa,
Aşk oduna yanan kişi,
Aşka yakın yürümesin,
İyi adın sanan kişi.
Kim sakınır iyi adın,
Bıraksın elden aşk odun,
Tezcek yoldurur kanadın,
Daldan dala konan kişi.
Saldı beni uzak yola,
Şu gözlerim dola dola
Dertli halinden ne bile,
Yüreği sağ olan kişi.
Âşıklar geçer arından,
Dönmez olur ikrarından
Şimdi ayrılmış yarından,
Yalan dava kılan kişi.
Yürek yanar, yaşım akar,
Şu gözlerim yola bakar.
Gayri yüze nice bakar,
Hak cemalin gören kişi.
Gözüm pınar olmuş akar,
Şu zârım ki arşa çıkar.
Mahv eyleyip varın yakar,
Mâsivayı koyan kişi.
Yunus kodu yola başı,
Vurur müddeiler taşı.
Hiçtir münafıkın işi,
Gelsin aşka doyan kişi.
Yunus Emre
ACEP DEĞİL SENİN İÇİN
Acep değil senin için, bir can feda kılar isem,
Senin varlığın can yeter, hoştur cansız kalır isem.
Senin ki derdin olmaya, sözüm acep kelecidir,
Ne canım var, ne eydürem, bir dem sensiz olur isem.
Nice ki ben seni sevem, ecel eri ermeyiser,
Kaçan sunar Azrail el, ben seni canlanır isem.
Ger suretim düşer ise, nice zeval ere bana,
O kadimi kim sevenin, nice düşüp durur isem.
Dahi elest belirmeden ben aşık idim o maşuk,
Gözümü yüzüne tutam, yüz bin kaba girer isem.
Dahi cihana gelmeden, canım onu sever idi,
Minnet değil Yunus, sana nice tapı kılar isem.
Yunus Emre
ACEP OLDU HALİM BU AŞK ELİNDEN
Acep oldu halim bu aşk elinden,
Göremezem yolum bu aşk elinden.
Bu kamu âlemintacı iken uş,
Ayaklarda kilim bu aşk elinden.
Garip bülbülleyin zarı kılarım,
Akar gözden selim bu aşk elinden.
Gazel yapraklayınbenzim sarardı,
Kararıban ölem bu aşk elinden.
Yarın mahşerde ben yırtam yakamı,
Nice zara gelem bu aşk yüzünden.
Niderem ben yarin vaslından artık,
Büküldü kad balam bu aşk elinden.
Yunus sen Tapdug'una kıl dualar,
Deme ki; ne kılam bu aşk elinden.
Yunus Emre
ACEP ŞU YERDE VAR M'OLA?
Acep şu yerde var m'ola?
Şöyle garip bencileyin.
Bağrı başlı, gözü yaşlı,
Şöyle garip bencileyin.
Gezdim Rum ile Şam'ı,
Yukarı illeri kamu.
Çok istedim bulamadım,
Şöyle garip bencileyin.
Kimseler garip olmasın,
Hasret oduna yanmasın.
Hocam kimseler duymasın,
Şöyle garip bencileyin.
Söyler dilim, ağlar gözüm,
Gariplere göynür özüm.
Meğer ki gökte yıldızım,
Şöyle garip bencileyin.
Nice bu dert ile yanam,
Ecel ere bir gün ölem.
Meğer ki sinimde bulam,
Şöyle garip bencileyin.
Bir garip ölmüş diyeler,
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip bencileyin.
Hey Emre'm, Yunus biçare,
Bulunmaz derdine çare.
Var imdi gez şardan şara,
Şöyle garip bencileyin.
Yunus Emre
ADIM ADIM İLERİ
Adım adım ileri,
Beş alemden içeri,
On sekiz bin hicabı,
Geçtim bir dağ içinde.
Yetmiş bin hicab geçtim,
Gizli perdeler açtım,
Ol dost ile buluştum,
Gördüm bir dağ içinde.
Gözler gibi görmedim,
Söz gibi söyleşmedim.
Musa gibi münacaat,
Ettim bir dağ içinde.
Gökler gibi gürledim,
Yeller gibi inledim,
Sular gibi çağladım,
Aktım bir dağ içinde.
Bir döşek döşemişler,
Nur ile bezemişler.
Dedim bu kimin ola,
Sordum bir dağ içinde.
Ayrılmadım pirimden,
Ayrılmadım şeyhimden,
Aşktan bir kadeh aldım,
İçtim bir dağ içinde.
Vardım ileri vardım,
Levhi elime aldım,
Ayetlerin okudum.
Yazdım bir dağ içinde.
Kalpten büyük dağ olmaz,
O Allaha doyulmaz.
Sohbetine kanılmaz,
Erdim bir dağ içinde.
Açtım Mekke kapısın,
Duydum o dost kokusun,
Erenlerin hepisin,
Gördüm bir dağ içinde
Yunus eydür: Gezerim,
Dost iledir pazarım,
O Allahın didarın,
Gördüm bir dağ içinde.
Yunus Emre
AĞLA GÖZÜM AĞLA
Ağla gözüm ağla, gülmezem gayrı,
Gönül dosta gider, gelmezem gayrı.
Ne gam bunda bana bin kez ölürsem,
Orda ölüm olmaz, ölmezem gayrı.
Yansın canım, yansın aşkın oduna,
Aksın kanlı yaşım, silmezem gayrı.
Göyündüm aşk ile ta kül olunca,
Boyandım rengine, solmazam gayrı.
Beni irşad eden mürşidi kâmil,
Yeter, bir el daha almazam gayrı.
Varlığım yokluğa değişmişim ben,
Bugün cana başa kalmazam gayrı.
Fenadan bâkîye göç eder olduk,
Yöneldim şol yola, dönmezem gayrı.
Muhabbet bahrının gavvası oldum,
Gerekmez, Ceyhun'a dalmazam gayrı.
Dilerim fazlından ayırmayasın,
Tanrım, senden özge sevmezem gayrı.
Söyler aşık dilinden bunu Yunus,
Eğer aşık isem, ölmezem gayrı.
Yunus Emre
AH NİCE BİR UYURSUN
Ah nice bir uyursun, uyanmaz mısın?
Göçtü kervan kaldık dağlar başında.
Çağrışır tellallar inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
Emr-i hac göçeli hayli zamandır,
Muhammed cümleye dindir, imandır.
Delilsiz gidilmez, yollar yamandır,
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
Yunus sen bu dünyaya niye geldin?
Gece gündüz Hakk'ı zikretsin dilin.
Enbiyaya uğramaz ise yolun,
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
Yunus Emre
AKLIM BAŞIMA GELMEDİ
Aklım başıma gelmedi, aşk şarabın tatmayınca.
Ben kendimi bilemedim, gerçek ere yetmeyince.
Kendini bilmeyen kişi hiç erişir mi menzile?
Allah'a eremez kalır, er eteğin tutmayınca.
Eğer din îman gerekse, iyi diril bu dünyâda,
Yarın orda bitmez işin, bugün burda bitmeyince.
Bülbül dahi âşık güle, nazar Hak'tan olur kula,
Bir keleci gelmez dile, gönüllerde yanmayınca.
Gönüldeki bu razımı, sakınmaz derdim sözümü,
Âşık ne katlanır söze? Aşk metaın satmayınca.
Bîçâre Yûnus'un sözün, key âşık gerek anlaya,
O kuş dilidir, n'eylesin? Öğütlemez ötmeyince.
Yunus Emre
AKLIN ERERSE SOR BANA
Aklın ererse sor bana, ben evvelde kandayıdım,
Diler isen deyiverem ezeli vatandayıdım.
Kalu bela söylenmeden, tertib düzen eylenmeden,
Hak'tan ayrı değil idim, o ulu divandayıdım.
Eyyub ile derde esir, anlamadım çektim ceza,
Belkıs ile taht üzere mühr ü Süleyman'dayıdım.
Yunus ile balık beni çekdi deme yuttu bile,
Zekerya'yla kaçtım bile, Nuh ile tufandayıdım.
İsmail'e çaldım bıçak, bıçak bana kâr etmedi,
Hak beni azat eyledi, koç ile kurbandayıdım.
Yusuf ile ben kuyuda yattım, çefa çektim bile,
Yakub ile çok ağladım, bulunca figadayıdım.
Mirac Gecesi Ahmed'in döndürdüm arşta nalini,
Üveys ile vurdum tacı Mansur'la urgandaydıdım.
Ali ile vurdum kılıç, Ömer ile adl eyledim,
On sekiz yıl Kafdağı'nda Hamza'yla meydandayıdım.
Ezeliden dilimde uş Tanrı birdir, haktır Resul,
Bunu böyle bilir iken sanma ki gümandayıdım.
Yere bünyad vurulmadan, Âdem dünyaya gelmeden,
Öküz, balık eylenmeden, ben ezeli andayıdım.
Yunus senin aşık canın ezeli aşıklar ile,
Mülke bünyad vurulmadan seyran-ı cevlandayıdım.
Yunus Emre
ALDI BENİM GÖNLÜMÜ
Aldı benim gönlümü, n'olduğun bilemezem,
Yavı kıldım ben beni, isteyip bulamazam.
Gönülsüz girdim yola, halimden gelmez dile,
Bir dem derdim demeye, bir dertli bilemezem.
Şakirem derdim ile, sataştım güle güle,
Dertliler bulacağız ben beni bulamazam.
Aydurlar ise bana, senin gönlün kim aldı?
Nice haber vereyim, ağlarım aydamazam.
Bu benim gönlüm alan, doludur cümle âlem,
Nereye bakar isem, onsuz yer göremezem.
Ayık olup oturman, ayıksızlar getirmen,
Severem aşk esriğin, ben ayık olamazam.
Yunus’a kadeh sunan, Enel Hak demin vuran,
Bir cur’a sundu bana, içtim ayılamazam.
Yunus Emre
ÂLEM DÜŞMAN OLUR İSE
Âlem düşman olur ise, beni dosttan ırımaya,
Dost kanda ise ben anda, düşmanlık ayırmaya.
Dost ehli bizim ile hem, dost bundadır bize ne gam,
Yüzbin cehdederse düşman, dost mahfili duramaya.
Düşman bana nidebile, işim gücüm dosttan yana,
Dost makaamı can içinde, düşman eli eremeye.
Sultanlar âcizdir anda, ne gönüldedir ne canda,
Mahrumdur iki cihanda, kim dost yüzün göremeye.
Kime kim dost kapı aça, düşmanı elinden kaça,
Yunus ağzı güher saça, değme ârif deremeye.
Yunus Emre
ALLAH DİYELİM
Allah diyelim daim,
Allah görelim n'eyler?
Yolda duralım kaim,
Allah görelim n'eyler?
Allah deyi kıl zarı,
Odur kamunun varı.
Ondan umalım yarı,
Allah görelim n'eyler?
Çıkarmayalım dilden,
Ayrılmayalım yardan.
Irılmayalım yoldan,
Allah görelim n'eyler?
Açlık sonu tokluktur,
Tokluk sonu yokluktur.
Bu yollar korkuluktur,
Allah görelim n'eyler?
Sen sanmadığın yerde,
Nagah açıla perde.
Derman erişe derde,
Allah görelim n'eyler?
Gündüz olalım saim,
Gece olalım kaim.
Allah diyelim daim,
Allah görelim n'eyler?
Adı sanı dillerde,
Sevgisi gönüllerde
Şu korkulu yollarda,
Allah görelim n'eyler?
Adı sanı uşatdım,
Küfrümü suya attım.
Miskinliğe el kattım,
Allah görelim n'eyler?
Her dem dalalım bahre,
Aldanmayalım dehre.
Sabreyleyelim kahra,
Allah görelim n'eyler?
Ar namusu bıraktım,
Külümü suya attım.
Dervişliğe el kattım,
Allah görelim n'eyler?
Mecnun gibi avare,
Âşık olmuşum yare.
De Yunus sen biçare,
Allah görelim n'eyler?
Yunus sanma andadır,
Bu aşk sana sendedir.
Can kayumu ondadır,
Allah görelim n'eyler?
N’etti bu Yunus, n’etti?
Bir doğru yola gitti.
Pirler eteğin tuttu,
Allah görelim n'eyler?
Yunus Emre
ANICAK KORKAR CANIM
Anıcak korkar canım,
Vay vay ölüm elinden.
Titrer sünük-ü tenim,
Vay vay ölüm elinden.
Ev komadı girmedik,
Yer komadı yarmadık.
Bunculayın görmedik,
Vay vay ölüm elinden.
Ey atalar, analar,
Ağusuna kanalar.
Oğul diye yanalar,
Vay vay ölüm elinden.
Anc'analar buzular,
Göğüsleri sızılar.
Gider körpe kuzular,
Vay vay ölüm elinden.
Gel Yunus'um, gel şimdi,
Gözün yaşın sil şimdi.
Benim bağrım del şimdi,
Vay vay ölüm elinden.
Yunus Emre
ANMA MISIN SEN ŞOL GÜNÜ -1-
Anma mısın sen şol günü cümle âlem hayrân ola,
Nidesini bilemeyip bî-hod u ser - gerdân ola.
İsrâfil sûrunu ura hep mahlûkat yerden dura,
Deriliben haşre vara kadı anda Sübhân ola.
Zebâniler çeke tuta ilete tamuya ata,
Deri yana sünğük tüte katı ulu efgan ola.
Mâlik çağıra tamuya çekip meydana getire,
Tanğrı korkusundan tamu zârî kılıp nâlân ola.
Dağlar yerinden ırıla gökler heybetten yarıla,
Ildızlar bağı kırıla düşe yere galtân ola.
Yazıklar müzdler dartıla anca perdeler yırtıla,
Bilmediğin günahların anda sana ayân ola.
Yunus aydur: İşbu sözü erenlere toprak yüzü,
Diler Hakk’ı göre gözü inâyet ger andan ola.
Yunus Emre
ANMA MISIN SEN ŞOL GÜNÜ -2-
Anma mısın sen şol günü?
Gözün nesne görmez ola.
Düşe sûretin toprağa,
Dilin haber vermez ola.
Çün Azrâîl'i ne tuta?
Assı kılmaz ana ata,
Kimse doymaz o heybete,
Halktan medet ermez ola.
Gele sana can alıcı,
Dahi can alır kılıcı,
Aklını baştan alıcı,
Bir dem aman vermez ola.
Oğlan gider danışmana,
Salâdır dosta düşmana,
Sonra gelmeyin pişmana,
Sana assı kılmaz ola.
Evvel gele şu yuyucu,
Ardınca şu su koyucu,
İletip kefen sarıcı,
Bunlar hâlin bilmez ola.
Ağaç ata bindireler,
Sinden yana göndereler.
Yer altına indireler,
Kimse ayrık görmez ola.
Üç güne dek oturalar,
Hep işini bitireler.
Ol dem dile getireler,
Artık kimse anmaz ola.
Yunus miskin bu öğüdü,
Sen sana versen yeğ idi.
Bu şimdiki mahlûkata,
Öğüt assı kılmaz ola.
Yunus Emre
ARAYI ARAYI BULSAM İZİNİ -1-
Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü.
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ya Muhammed canım arzular seni.
Bir mübarek sefer olsada gitsem
Kabe yollarında kumlara batsam
Hup cemalin bir kez düşte seyretsem
Ya Muhammed canım arzular seni.
Zerrece kalmadı kalbimde hile
Sıtk ile girmişim ben hak yola
Ebu Bekir, Ömer, Osman'da bile
Ya Muhammed canım arzular seni.
Ali ile Hasan Hüseyin anda,
Sevgisi gönülde, muhabbeti canda.
Yarın mahşer gününde, ulu divanda
Ya Muhammed canım arzular seni.
Arafat dağıdır bizim dağımız
Anda kabul olur bizim duamız
Medine'de yatar Peygamberimiz
Ya Muhammed canım arzular seni
Yitirdim o dostu bilmem ne yanda?
Sevgisi gönülde, muhabbet canda.
Yarın mahşer günü ulu divanda,
Ya Muhammed canım arzular seni.
Yunus senin methin eder dillerde,
Sevilirsin bütün bu gönüllerde.
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde,
Ya Muhammed canım arzular seni.
Yunus Emre
ARAYI ARAYI BULSAM İZİNİ -2-
Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü.
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ey sevdiğim gönül arzular seni.
Bir mübarek sefer olsada gitsem
Kabe yollarında kumlara batsam
Hup cemalin birkez düşte seyretsem
Ey sevdiğim gönül arzular seni.
Yitirdim o dostu bilmem ne yanda?
Sevgisi gönülde, muhabbet canda.
Yarın mahşer günü ulu divanda,
Ey sevdiğim gönül arzular seni.
Yunus senin methin eder dillerde,
Sevilirsin bütün bu gönüllerde.
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde,
Ey sevdiğim gönül arzular seni.
Yunus Emre
ARİFLER ORTASINDA SOFİLİK
Arifler ortasında sofilik satmayalar,
İhlas ile aşka riyayı katmayalar.
Ya bildiğini eyit, ya bir bilirden işit,
Teslimlik ucunu tut sözü uzatmayalar.
Kur’an kelamım dedi, gönlüne evim dedi,
Gönül ev ıssın bilmez, âdemden tutmayalar.
Gönül sındı bulundu, hem Hakk’a yakın idi,
Yine dikerim diye, bütünü yırtmayalar.
Mumlu baldır şeriat, tortusuz yağdır tarikat,
Dost için balı yağa, pes niçin katmayalar.
Arif can verir duymaz, yalancı mala kıymaz,
Yalan ile gerçeği beraber tutmayalar.
Kıymetin duyar isen, neye değer iş bu dem,
Erenlerin manasın almaza satmayalar.
Miskin Adem yanıldı, Uçmak'ta buğday yedi,
İşi Hak’tan bilenler şeytandan tutmayalar.
Şirin hulklar eylegil, tatlı sözler söylegil,
Sohbetlerde Yunus’u hergiz unutmayalar.
Yunus Emre
ÂŞIK OLDUM BUGÜN MEYDAN İÇİNDE
Âşık oldum bugün meydan içinde,
Benim hey pehlivan merdan içinde.
Bu dem aşkın suyuyla gayrı yudum,
Acep arif benim irfan içinde .
Bugün aşk bahrinin gavvası oldum,
Gevherler bulmuşum umman içinde.
Benim bugün harabât- ü melâmet,
Benim o yürüyen seyran içinde.
Eğerçi küfr donun giydi sûret,
Gönül canı görür iman içinde.
Eğer arif isen bilgil ki binâ
Geri kendisidir dükkân içinde.
Onu isteyeci çoktur velâkin,
Benim mahrem hemen mihmân içinde.
Yunus, aşk ile kaimdir bu âlem,
Onun çün devreder devran içinde.
Yunus Emre
Âşık oldum erene ermek ile,
Hakk’ı buldum ben eri görmek ile.
Ere erdim, erde buldum maksudum,
Bûlamâdım taşradan sormak ile.
Ne yere baktım ise er oturur,
Gönlün aldım yüz yere sürmek ile.
Hak’tan imiş canlara cümle nasip,
Olmaz îmiş Kâbe’ye varmak ile.
Eşiğindir Kâbe bilirsen senin,
Bulamazsın yol çekip armak ile.
Beni gören bir pula saymaz idi,
Şimdi gören gösterir parmak ile.
Bir göl idim, kıldı erenler nazar,
Deniz oldum dört yana ırmak ile.
Geldi ün Yunus, durudurdum uru,
Gözüm açtı kulağım burmak ile.
Yunus Emre
ÂŞIKLARA NE DİYEM
Âşıklara ne diyem aşk haberinden şirin,
Aşk ile dinleyene aydayın birin birin.
Evvel yer gök yoğ iken var idi aşk bünyâdı,
Aşk kadimdir ezeli aşk getirdi ne varın.
Evvel ezel bezminde kim dost yüzün gördüyse,
Onun canıdır âşık sor ondan aşk haberin.
Aşkı hiçbir nesneye mesel bağlasam olmaz,
Dünyâda âhırette ne tutusar aşk yerin.
Emânettir sakıngıl aşk haberini zinhâr,
Oturup değme yerde söyleme aşkın sözün.
Sarrafların katında kaide şöyledürür,
Kadrin bilmez kişiye göstermedi gevherin.
Yunus’un havsalası aşkı ile dolmuşdurur,
Derdin saklayamadı keksiz söyler aşk dilin.
Yunus Emre
AŞIKLARI TAMU'SU YANDIRMAYA
Aşıkları Tamu'su yandırmıya,
Uçmağına bular baş indirmiye.
Yedi Tamu bir aha katlanmıya,
Yedi deniz aşk odun söndürmiye.
Bin bir bela çekmeyince Nuh gibi,
Tufanında gemiye bindirmiye.
İsmail gibi kurban olmayınca,
Cebril güzel koçu indirmeye.
Musa gibi çobanlık etmeyince,
Kelimim diye Tur'a göndermiye.
Yunus şimdi dal bu mana gencine,
Vay ana kim Allah uyandırmıya.
Yunus Emre
AŞK BEZİRGÂNI
Aşk bezirgânı, sermaye canı,
Bahadır gördüm cana kıyanı.
Zehî bahadır, can terkin vurur,
Kılıç mı keser himmet giyeni?
Kamusun bir gör, kemterin er gör,
Adi görmegil palas giyeni.
Tez çıkarırlar fevkal'ulâya,
Bin isa gibi dine uyanı.
Tez indirirler tahtes-sarâya,
Bir karun gibi dünya kovanı.
Âşık olanın nişanı vardır,
Melâmet olur belli beyanı.
Atlası kodu, palası giydi,
İbrahim Edhem sırdan duyanı.
İlmin var deyi mağrur olmagıl,
Hak kabul etti kefen soyanı.
Çün Mansûr gördü, ol benim dedi,
Od'a yaktılar, işitin onu.
Od'a yandırdın, külün savurdun,
Öyle mi gerek seni seveni?
Zinhâr ey Yunus, gördüm demegil,
Od'a yakarlar gördüm diyeni.
Yunus Emre
AŞK DAVASI KILAN KİŞİ
Aşk davası kılan kişi hiç anmaya hırs-u heva,
Aşk evine girenlere ayruk ne meyl-ü ne vefa.
Gerçek aşık olan kişi anmaya dünya ahiret,
Aşık değildir ol kişi yürüye izzeti kova.
Her kim izzeden geçmedi aşıklık bühtandır ona,
Hergiz girdiği yok durur aşk ile izzet bir eve.
Dili ile aşk diyenler bilmediler aşk neydiğin,
Benim cevabım sen ayıt aşka izzet midir baha.
İzzet-ü erkan kamusu bunlardur dünya sevgisi,
Aşkdan haber ayıtmasın kim dünya izzetin seve.
Dünya ve izzet aşk ile bunlar saz-kar olmadı,
Vallah nükte benim değil aşk hazırdır görmez reva.
Her kimde kim aşk var ise ayruk ne sığar ol yere,
Dost döşeğine geçmez at-u katır yahud deve.
Bu cümle aşık olanlar aşk ile geldiler bile,
Müşahedeye gark olan düşmeyiserdir ol eve.
Yunus’a aşık deyüben zinhar özenip gelmegil,
Çok bezirgan ziyan eder varıcağız ırak çava.
Yunus Emre
AŞK ERİNE
Aşk erine dünyada, çi harir-ü çi palas,
Zira kim gönül onun, tutmadı kibir ile yas.
Aşk amel ile biter, layık olursa yiter,
Gerekse üryan yürü, gerekse geygil libas.
Dilersen kim eresin feragat menziline,
Var kanaat darında, nefsin boğazından as.
Nefsinin varlığını akl-ı külle ulaştır,
Varlığın yoğa değişir, cevher ol olma muhas.
Bu kamu günahların yuyan miskinliğinmiş,
Var Yunus sen miskin ol, gel tama’ın yayın as.
Yunus Emre
AŞK ERİNİN GÖNLÜ DOLU
Aşk erinin gönlü dolu,
Pâdişahtan nevâledir.
Aşksız adem nic’anlasın,
Çün şeriat havâledir.
Aşkdurur âşıkın canı,
Aşka fidî hân ü mânı.
Aşk erinin armağanı,
Aşksız kişiye belâdır.
Kimi avrat oğlan sever,
Kimi mülk hanuman sever,
Kim sermaye dükkan sever,
Bu dünya halden haledir.
Âşık dünyayı ne eder,
Akıbet bir gün terkeder.
Aşk eteğin tutmuş gider,
Her kim gelirse salâdır
Ezelîden o pâdişah,
Elime sundu bir kadeh
İçeliden kılarım ah,
Bilmezem ne piyâledir.
Ey miskin Yunus nişânın,
Aşktan esridi bu canın.
Dergâhında her dem onun,
Vâlih u hayran kaladur.
Yunus Emre
AŞK ETEĞİN TUTMAK GEREK
Aşk eteğin tutmak gerek akıbet zeval olmaya,
Aşkdan bir elif okuyan kimseden sual olmaya.
Aşk dediğin duyar isen, aşka candan uyar isen,
Aşk yoluna candır feda, ona feda mal olmaya.
Asilzadeler nişanın, eğer bilmek diler isen,
Her sözün bir manası var, sözünde vebal olmaya.
Ariflerden nişan budur, her gönülde hazır ola,
Kendini teslim eyleye, sözde kıyl-ü kal olmaya.
Görmez misin sen arıyı? Her bir çiçekten bal eder,
Sinek ile pervanenin yuvasında bal olmaya.
Eğer gevher ister isen; ariflere hizmet eyle,
Cahile bin söyler isen manada miskal olmaya.
Miskin Yunus zehr-i katil, aşk elinden tiryak olur,
İlm-ü amel zühd-ü taat, pes aşksız helal olmaya.
Yunus Emre
AŞK İLE BİLİŞ
Aşk ile biliş canlara ezel-ebed olmayısar,
Gümrah olup bu cihanda kimse baki kalmayasar.
Bir dona kan bulaşıcak, yunmayınca mismil olmaz,
Gönül pası yunmayınca, namaz eda olmayısar.
Kibir gönül pasın ise, kibri kini kodun ise,
İkrar bütün olmayınca erden nazar olmayısar.
Bu murdarı devşirenler bu su ile yunur sanır,
Erden himmet olmayınca ömür geçer yunmayısar.
Yunus şimdi sen Hakk’a er, dün-ü gün gönlün Hakk’a ver,
Gönül gözü görmeyince bu baş gözü görmeyiser.
Yunus Emre
AŞK İLE GELEN ERENLER
Aşk ile gelen erenler,
İçer ağuyu nuş eder.
Taptuğa çıkmayan çaylar,
Deniz ile savaş eder.
Biz bu yoldan üşenmedik,
Erenlerden usanmadık.
Kimseyi yavuz sanmadık,
Her ne eder kolmaş eder.
Kolmaşa verdik sözünü,
Söz ile döğdük yüzünü.
Yaban canavarı gibi,
Belinler ondan şeş eder.
Bu sohbete gelmeyenler,
Hak nefesi almayanlar.
Sürün onu burdan gitsin,
Durur ise çok iş eder.
Cahildir manadan almaz,
Oturur kararı gelmez.
Öleceğini hiç bilmez,
Yüz bin yıllık teşviş eder.
Dağ ne kadar yüksek ise,
Yol onun üstünden aşar.
Yunus Emre’m yolsuzlara,
Yol gösterir ve hoş eder.
Yunus Emre
AŞK İLE İSTER İDİK
Aşk ile ister idik yine bulduk ol canı,
Gömlek edinmiş giyer suret ile bu teni.
Girmiş surette gezer, cümle işleri düzer,
Geri kendiye söyler, gevher ile bu kanı.
Bu dünya bir pazardır, suretler dükkan olmuş,
Bu dükkana giriben, oldur satan bu kanı.
Bir niceler kayırır, bunca malım kaldı der,
Veren odur alan ol, sormaz nedir ziyanı.
Yunus, imdi sen senden, ayrı değilsin candan,
Sen sende bulmaz isen, nerde bulasın anı?
Yunus Emre
AŞK İLİNİNİN HABERİN
Aşk ilinin haberin desem işide misin?
Yoldaş olup ol yola sen bile gide misin?
Ol ilin bağı olur serbeti ağı olur,
Şeker ayrığa sunup sen ağı tada mısın?
Ol ilde ay dün olmaz, ay gün gedilip dolmaz,
Tertipler terkediben ışmar unuda mısın?
İşbu tenin tertibi od u yel toprak sudur,
Yunus sen cevap eyle, suda toprakta mısın?
Yunus Emre
AŞK İMAMDIR BİZE
Aşk imamdır bize, gönül cemaat,
Kıblemiz dost yüzü, daimdir salat.
Can dost mihrabına secdeye vardı,
Yüz yere vuruban eder münacat.
Beş vakt tertibimiz bir vakte geldi,
Beş bölük oluban kim kıla taat.
Şeriat der ki bize şartı bırakma,
Şart o kişiyedir eder hiyanet.
Dost yüzün görücek şirk yağmalandı,
Onun için kapıda kaldı şeriat.
Münacat gibi vakt olmaz arada,
Kim ola dost ile bu demde halvet.
Kimsenin dinine hilaf demeyiz,
Din tamam olıcak doğar muhabbet.
Erenler nefsidir şu devletimiz,
Onun çün fitneden olduk selamet.
Kalu bela dedik evvel ki demde,
Dahi bugündür o dem-ü bu saat.
Doğruluk bekleyen dost kapısında,
Gümansız o bulur İlahi devlet.
Yunus öyle esirdir o kapıda,
Diler ki olmaya ebedi rahat.
Yunus Emre
AŞK MAKAMI ALİDİR
Aşk makamı alidir,
Aşk kadim ezelidir.
Aşk sözünü söyleyen,
Cümle kudret dilidir.
Diyen o, işiten o,
Gören o, gösteren o,
Her sözü söyleyen o,
Suret can menzilidir.
Suret söz kanda buldu,
Kanda söz işit oldu.
Suret kendi geldi dil,
Dil hikmetin yoludur.
Suretler ün diyemez,
Söz kendisi söylemez.
İşler hicapsız olmaz,
Risalet hasılıdır.
Bu bizim işretimiz,
Odur bu lezzetimiz.
İçip esridiğimiz,
Aşk şerbeti gülüdür.
Onu ona dersin onun,
Söyleyen o, söz onun.
O bizimdir, biz onun,
Gayrı tesbih dilidir.
Yunus sözün tak kılan,
Görmedi münkir olan.
Ömrün zulmete salan,
Marifet yaksuludur.
Yunus Emre
AŞKÂRE KILDIM BUGÜN PİNHÂNIMI
Aşkâre kıldım bugün pinhânımı,
Can veriben buldum ol cananımı.
Can gönül hayran kalıptır maşuka,
Maşuk ile sürerem devranımı.
Dert gerektir, dert gerektir, dert gerek,
Kim gerek derde, verem dermanımı.
Bî-mekânım onun için bu dünyada,
Kimsene bilmez benim mekânımı.
Kânı buldum-u n'iderem ayrığı?
Yağmaya verdim bugün dükkânımı.
Tup benim çevgânı aldım çalarım,
Kim ala bu toptan çevgânımı?
Yer benimdir, gök benimdir, arş benim,
Gör nicesi germişem sayvanımı.
Yunus olduysa adım, pes ne acep?
Okuyalar defter-ü divânımı.
Yunus Emre
AŞKIN ALDI BENDEN BENİ
Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni.
Ben yanarım dünü günü,
Bana seni gerek seni.
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür,
Aşk denizine daldırır,
Tecelli ile doldurur,
Bana seni gerek seni
Aşkın zincirini üzem,
Deli olam dağa düşem.
Sensin dünü gün endişem,
Bana seni gerek seni.
Sufilere sohbet gerek,
Ahilere ahret gerek,
Mecnunlara Leyla gerek,
Bana seni gerek seni.
Eğer beni öldüreler,
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağırır,
Bana seni gerek seni.
Ne Tamu'da yer eyledim,
Ne Uçmak’ta köşk bağladım,
Senin için çok ağladım,
Bana seni gerek seni.
Cennet dedikleri ne ki;
Bir kaç köşkle, birkaç huri.
İsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni.
Yunus çağırırlar adım,
Gün geçtikce artar od'um,
İki cihanda maksudum,
Bana seni gerek seni.
Yunus Emre
AŞKIN GÖNLÜM YAĞMALADI
Aşkın gönlüm yağmaladı,
N'olsa gerek şimden geri.
Bir od bıraktın canıma,
Yansa gerek şimden geri.
Evvel od'a düşüp yanar,
Ömür geçer, devran döner,
Gün geçtikçe benzim solar,
Solsa gerek şimden geri.
Ne acayip sergüzeştler,
Bağrım dolu serzenişler,
Durmaz akar kanlı yaşlar,
Aksa gerek şimden geri.
Dayim riyazet çekenler,
Halvetlerde diz çökenler,
Dost yoluna can verenler,
Verse gerek şimden geri.
Sen padişah ben bir kulum,
Ebedi kulluğa geldim.
Seni sevdiğimi âlem,
Bilse gerek şimden geri.
Yandı ciğerim nar ile,
Günüm geçer hep zâr ile.
Her dem yüz vurup yâr ile,
Olsa gerek şimden geri.
Miskin Yunus deli olmuş,
Marifet bahrine dalmış.
O denizde gevher bulmuş,
Bulsa gerek şimden geri.
Yunus Emre
AŞKIN İLE AŞIKLAR
Aşkın ile aşıklar,
Yansın ya Resulullah.
İçip aşkın şarabın,
Kansın ya Resulullah.
Şu seni seven kişi,
Komuş yoluna başı.
İki cihan güneşi,
Sensin ya Resulullah.
Şu seni sevenlere,
Kıl şefaat onlara.
Mümin olan tenlere,
Cansın ya Resulullah.
Aşıkım şu didara,
Bülbülüm şu gülzara.
Seni sevmeyen nara,
Yansın ya Resulullah.
Derviş Yunus’un canı,
Âlem şefaat kanı.
İki cihan sultanı,
Sensin ya Resulullah.
Yunus Emre
AŞKIN ODU CİĞERİMİ
Aşkın odu ciğerimi,
Yaka geldi yaka gider.
Garip başım bu sevdayı,
Çeke geldi, çeke gider.
Kâr etti firak canıma,
Aşık oldum cananıma,
Aşk zencirin dost boynuma,
Taka geldi, taka gider.
Sadıklar durur sözüne,
Gayri görünmez gözüne.
Bu gözlerim dost yüzüne,
Baka geldi, baka gider.
Bülbül eder ah-ü figan,
Hasret ile yandı bu can.
Benim gönülcüğüm ey can,
Çıka geldi, çıka gider.
Arada olmasın naşı,
Onulmaz bağrımın taşı.
Gözlerimin kanlı yaşı,
Aka geldi, aka gider.
Miskin Yunus'un sözleri,
Efgan eder bülbülleri.
Dost bahçesinin gülleri,
Koka geldi, koka gider.
Yunus Emre
AŞKIN ODU DÜŞTÜ CANA
Aşkın odu düştü cana, eritti yürek yağını,
Kesti hevasetin kökün, oda yandırdı bağını.
Kazdı kahır kazmasıyla, canda cefa ocağını,
Çaldı nefsin boynuna himmet eri bıçağını.
Himmet suyu ile yudu, gönlün evin ap arıca,
Hizmet kapısından, ona sundu şükür ayağını.
Her kim bize yanı yanar, Hak dileğin versin ona,
Urmaklığa kastedenin düşem öpem ayağını.
Kim bize taş atar ise, güller nisar olsun ona,
Çırağıma kastedenin Hak yandırsın çırağını.
Miskin gönlün, aşk elinden iki büküldü vücudu,
Tövbe kapısından, sundum ona iman dayağını.
Gel şimdi miskin Yunus, hevaseti elden bırak,
Çalabım, sen ruzi eyle bizi, kanaat bucağını.
Yunus Emre
AŞKIN ODU YÜREĞİMDE
Aşkın odu yüreğimde,
Neler eyler, neler eyler.
Bugün ben bir aşk gördüm,
Bu derdimden haber söyler.
Gelin hey dertliler gelin,
Bu derdimden siz de alın.
Dertli bilir dertli halin,
Ya dertsizler bunda n'eyler?
Kimisi dost yüzün gördü,
Kimi dahi görem derdi.
Aşık maşukuna erdi,
Şimdi yine bayram eyler.
Bugün Mansur olup n'idem?
Şeyhimin yüzünü görem.
Maksadum bu idi erem,
Âşık yine derdin söyler.
Yunus aydur: Âşık oldum,
Maşukun derdinden öldüm.
Teveccüh maşuka kıldım,
Onun ile gönlün eyler.
Yunus Emre
AŞKIN ŞARABIN İÇELİ
Aşkın şarabın içeli,
Kandalığım bilemezem.
Şöyle yavu kıldım beni,
İsteyuben bulamazam.
Derya-vü umman olmuşam,
Gevherlere kan olmuşam.
Hüsnünde hayran olmuşam,
Kend'özüme gelemezem.
Zatına yol bulumadım,
Senden nişan alımadım.
Çünki seni bilemedim,
Kulluğunu kılamazam.
Yoluna basaldan kadem,
Varlığımı kıldım adem.
Gözden ırılma sen bir dem,
Ki sensiz ben olamazam.
Adın dolalı ellere,
Senden nişan alımazam.
Aşkın ile mest olalı,
Cennetlere kalamazam.
Benim vurup bünyadımı,
Yunus yazaldan adımı.
Kestim kamudan umudu,
Aşkından ayrılamazam.
Yunus Emre
AŞKSIZ ADEM DÜNYADA
Aşksız adem dünyada belli bilin yok durur,
Her biri bir nesneye sevgisi var aşıktır.
Çalabın dünyasında yüz bin türlü sevgi var,
Kabul et kend'özüne gör kangısı layıktır.
Biri Rahmani’r-rahim biri Şeytan’-racim
Onun yazdığı müzdi sevgisine taalluktur.
Dünyada Peygamber başına geldi bu aşk,
Tercümanı Cebrail, maşukası Halik’tir.
Ömer ü Osman Ali Mustafa yarenleri,
Bu dördünün ulusu Ebu Bekir-i Sıddık’dır.
Alem fahri Muhammed Mirac’a ağdığında,
Çalap’dan dilediği ümmetine azıktır.
Yunus senin ayıbını gözlegil ayrığı ko,
Kimsenin ayıbına sen bakmagıl yazıktır.
Yunus Emre
AŞKSIZLARA VERME ÖĞÜT
Aşksızlara verme öğüt,
Öğüdünden alır değil.
Aşksız kişi hayvan olur,
Hayvan öğüt bilir değil.
Eksik olman ehillerden,
Kaça görün cahillerden.
Tanrı bîzar bahîlerden,
Bahîl dîdâr görür değil.
Boz yapalak devlengece,
Emek yeme erte gece.
Onun işi göstepektir,
Salıp ördek alır değil.
Şah balaban, şâhin doğan,
Zîhî öğmüş onu öğen.
Doğan zaif olur ise,
Doğanlıktan kalır değil.
Kara taşa su koyarsan,
Elli yıl ıslatır isen.
Heman taş gine bayağı,
Hünerli taş olur değil.
Ol “iki cihan güneşi”,
Zâhir dünyasın değşirdi.
Câhil onu öldü sanır,
Ol hod ölmez ölür değil.
Yunus olma câhillerden,
Irak olma ehillerden,
Câhil ne var mümin ise,
Câhillikten kalır değil.
Yunus Emre
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)